29 Temmuz 2010 Perşembe

Fethiye - Ölüdeniz - Kaş - Kalkan - Dalyan - Saklıkent

Başlıktan da anlaşılacağı üzeri Akdeniz turu yaptık :)) Çok eğlenceli ve güzel geçti açıkçası :)) 23-24-25 Temmuz'da gezi35 ile gittik. 23 Temmuz Cuma sabahı saat 8:30'da başladı tatilimiz -8:10'da olması gerekiyordu ama neyse- ve ilk olarak Aydın Çakırbeyli köyüne gittik. Merhum Adnan Menderes'in köyüymüş meğer.


Neyse çeşmelerinden kaynak suyu akıyormuş ama; Aydın - Çine'nin suyu daha güzeldi :)) Her zaman olduğu gibi meyvelere saldırdık resmen :)) O şeftali ve armutun tadı nasıl güzeldi yaa! Ozan ile birer tane alıp yedik ama sonradan keşke daha fazla alsaydık dedik :))


Bu arada çay bahçesinin içinde minicik köpek yavruları vardı. O kadar küçüklerdi ki daha gözleri bile açılmamış :)) Tabii hemen sevdim. Ozan da resmimizi çekti :))


Aydın - Çakırbeyli'den sonraki durağımız Muğla - Dalyan oldu. Caretta Caretta göreceğiz diye gittik ama yengeçleri avlama yasağı gelmiş o yüzden de göremezmişiz. Neyse sonuç olarak da hiç göremedik zaten :)) 

 

Tekne ile sazlıkların arasında Köyceğiz gölünde ilerlemeye başladık. Belli bir süre sonra göl yanındaki restaurantımızda öğle yemeğimizi yedik. 

 

Bu da restaurantımız. Öğle yemeği fena değildi :)) Yemekten sonra tekrar teknemize binip İztuzu plajına doğru yol aldık. O ne kadar sıcak bir sudur öyle :)) Sanki banyo suyu gibiydi. Ancak kışın o kadar sıcak suda banyo yapan biri olarak derhal derinlere doğru yol aldık :)) Plaj güzeldi. Rehberimiz 1:30 saat yüzme molası verdiğinden çok da zevkine varamadık ne denizin ne de plajın. Çıkmamıza yakın yağmur çiselemeye başladı. Çok güzeldi denizin içindeyken yağmur damlalarının üzerimize düşmesi :))

 

Molamızın bitiminin ardından tekrar teknemize binip Köyceğiz gölünde gezinerek servisimin bulunduğu yere döndük. Tabii bol bol da resim çekindik :))


Servisimize ulaştıktan sonra Fethiye - Aliş Hotel'e doğru yol aldık. Görünüş güzel gibiydi. Ama içine girince hiç memnun kalmadık açıkçası. Hem odaları hem de yemekleri. Neyse odamıza yerleşmeye çalıştık. Kliması bozuktu. On kere söyledik ama ancak gece 10'de bizi dinleyip gelip baktılar ve bir saat boyunca otelin aşçısı inceledi klimayı. Sonunda saat 11 olduğunda bizim dediğimizin doğru olduğuna ve klimanın soğutmadığına kanaat getirdiler. O saatten sonra da klimacı getiremezlermiş. Eh tabii otelde yer olmadığı için de odamızı da değiştiremedik. O kadar ki turla beraber gelen arkadaşlarımız başka otellerde kaldılar. Tur şirketimizin sahibi de yapabileceğim bir şey yok otel sahibi ile halledin beni ilgilendiren bir durum değil deyip işin içinden çıktı.

Neyse tatilimizin ilk başlangıcının zehir gibi geçmesini unutup eğlenelim biraz dedik. Normal tur planına göre Fethiye merkezine gidilecekti. Eh gidelim bari dedik. Bir plansızlık, iletişimsizlik örneği olarak dakikalarca havuz başında bekledik. Sonunda öğrendik ki bizi Fethiye götürecek olan ne tur rehberimiz ne de şirket sahibimiz. Otel sahibi götürecekmiş!.. Neyse bindik servisimize gittik Fethiye'ye. Canlı müzik dinleyebileceğimiz bir mekana götürdüler. Bizim Kordon'da oturup sadece bira içtiğimiz mekanlar bile bin kat daha güzel kalır gittiğimiz yerin yanında. Tabii hemen çıkmak istedik oradan. Fethiye'yi gezdik biraz. Ben hemen magnet aldım :)) İyi bir koleksiyon yapma yolunda ilerliyoruz Ozan'la :)) Fethiye'de gezerken dans edip eğlenebileceğimiz yer araştırdık ama Fethiye'de daha çok bar anlayışı var. Gezerken hep sorduk mağazalara sonunda kendimize gece hayatını seven ve bizim aradığımız gibi yerleri bilen Hamza Abiyi bulduk. Hamza abi bize Hisarönü'nü tarif etti ve biz de bizi götürmesini teklif ettik. Dükkanını arkadaşlarına emanet edip bizi Hisarönü - Time Out'a götürdü. Mükemmel bir mekandı. Giderseniz mutlaka gidin. Zaten öğrendiğimiz kadarıyla Hisarönü'nün en gözde mekanlarından biriymiş. Hemen resimlerini ekleyeyim :))


Barmenleri de iyi dans ediyordu :)) Bir insan nasıl böyle bir vücut yapabilir anlamadık biz Ozan'la :))

Bu arada Ozan'ın ısrarı üzerine şoförümüz Abdullah Abiyi nasıl ikna ettiğimizi yazmak istiyorum: öncelikle şirket sahibi Derya Hanımı aramadan önce 5 dakika bile sürmüyormuş arabayla biz yürüyerek de giderdik ama karanlıkmış yollar yürüyerek gitmeyin dediler dedik. Halbuki 15 km bir yoldan bahsediyoruz :)) Neyse sonra Derya Hanımı aradı bir arkadaşımız. Abdullah Bey bizi götürmeyi kabul etti ama siz de ok derseniz dedi. Abdullah Abi ile Derya Hanım konuşurken biz de yakın abi falan diye arkadan baskı uyguladık. Sonuçta Derya Hanım sanırım götürürüm diyorsan götür demiş. Abdullah Abi telefonu arkadaşa verirken daha Derya Hanım bir şeyler anlatıyormuş ama arkadaşımız hem başka otelde kalmak zorunda olduğundan hem de Derya Hanım bizi hiç beklemeden biz daha otelde bizi ne zaman götürecekler Fethiye'ye diye beklerken kendisi çoktan Fethiye'ye gidip içkisini yudumlamaya başlamış olduğundan kızdığı için telefonu yüzüne kapatıverdi :)) Neyse Abdullah abimiz ok dedi. Çıktık yola. Tabii yol uzun. Abdullah abi daha gelmedik mi diyor. Biz de bize yakın dediler abi bilmiyoruz ki deyip duruma Hamza Abinin üstüne yıktık :)) İşte Time Out'a giderken Abdullah Abiyi nasıl ikna ettiğimizin hikayesi de budur :)) 

 

Pek belli olmasa da şoför koltuğundaki şoförümüz Abdullah Abi :))

Her neyse :)) Time Out'un tekilası ve enerji+vodkası çok güzeldi :)) Sonunda sabah 3'e kadar eğlendik. Daha sonra servis şoförümüz Abdullah Abi Time Out'a girerek bir baba örneği sergileyip bizi alıp otelimize geri götürdü. O saatten sonra o yorgunlukla klimanın olmamasını hiç dert etmeyip direk uyuduk ve alarmı kurmamıza rağmen sabah saat 8'de kahvaltıya zorla kalktık :))

24 Temmuz Cumartesi günü kahvaltıdan sonra ilk durağımız Saklıkent'ti. Gerçekten mükemmel bir yer. Ve kaynağından 8 derece sıcaklıkta buz gibi su çıkıyor :)) Tabii biz gittiğimizde birkaç gün öncesinde yağmur yağdığı için dağlardan -sanırım Akdağ'dı- gelen su berrak değil grimsi bir renkteydi. 


Burada oturup bir şeyler yiyip içemedik tabii zaman kısıtlamasından dolayı :(( 


Burası da Saklıkent Kanyonu ve insanlar 8 derecelik suyu geçerek kanyonun içerisine girmeye çalışıyor :)) Tabii biz de geçtik eksik kalır mıyız hiç :))


Çamurlara bile bulandık ama sonradan öğrendik ki çamurların hiçbir yararı yokmuş :)) Boşu boşuna 8 derecelik suda yıkanmak zorunda kaldık yani :) 8 derece su için de sıcak diye düşünmeyin ciddi anlamda soğuk ve biz önceki yazımdaki Artur - Güvercin koyunda denize giriyoruz :)) Oradan bile soğuk yani :)) Neyse tabii ki buradan da magnet almayı ihmal etmedim sadece Dalyan'dan alamadım o da hiç gezemedik Dalyan'da direk servise binip geri döndük :((

Saklıkent'ten hareket ettikten sonraki durağımız Kaş. Bütün tur boyunca en çok bayıldığım yer kesinlikle burasıydı. İnsanları, sokakları, yemekleri, dondurması, manzarası her yeri mükemmeldi. Tabii turumuzun bana göre başka bir kötü planlamasından dolayı Kaş'ta denize giremedik. Bunun yerine dönerken Kalkan'da denize girdik. Neyse oraya birazdan geleceğim. Önce Kaş'ı anlatayım :))


Burası Kaş'a doğru giderken önünden geçtiğimiz bir plaj. Resimden de anlaşıldığı üzere buraya yalnızca yol kenarındaki 199 merdivenle inilebiliyor -bu da başka bir muamma. Rehberimiz 300 dedi. Broşürlerde 199 yazıyordu. Kaş halkının daha iyi bildiğini düşünüp 199 yazdım :))- Bizim turumuzda orta yaş ve üstü de olduğu için bu güzelim plajda denize giremedik. Resimden de aynı etkiyi yapıyor mu bilmiyorum ama mükemmel bir yerdi. Bu plajı görür görmez bütün bir otobüsten aayyy sesleri yükseldi :)))


Burası da Kaş sokakları ve bu caddenin adı Uzun Çarşı :)) 1:30 saatlik boş zamanımızda hem gezdik hem de öğle yemeği yedik. Elimdeki de Le Congé Travel yani Mavi Kaş Turizm'in broşürü. İçerisinde harita da vardı :)) Hemen arkamda sağda gözüküyor zaten :)) Bizimle çok güzel ilgilendiler. Bütün sorularımıza cevap vermeye çalıştılar ki biz çok soru sorduk :))


Bu arada Kaş Yunan Adalarına en yakın Türk toprağı :)) Meis adasına sanırım 6-8 mil yakınlıkta. Yolda giderken öyle bir yer geliyor ki yüzülerek bile geçilebilir bir mesafede gibi gözüküyor Meis Adası. Ve bütün alışverişini Yunanlılar Kaş'tan yapıyormuş. Hoş bir şey açıkçası Türklerin ve Yunanlıların bu denli iç içe olması :))


Burası da öğle yemeğimizi yediğimiz Dolphin Restaurant. Mükemmel ötesi çipura ızgara ve kalamar tava yapıyorlar. Gündüz vakti gitmemize rağmen servisi hızlıydı ve balıkları da taze ve lezzetliydi. Kesinlikle tavsiye ederiz. Biz Ozan ile devamlı balık ve kalamar yiyen insanlar olarak yok böyle bir lezzet dedik. Salatası da çok lezzetliydi ayrıca. Koca bir tabağı neredeyse tek başıma yedim :)) O kadar çok yedik ki çıkınca waffle yiyelim dedik ama yiyecek yerimiz kalmadı :)) Bu arada Kaş'a gitme planı olanlar ve Dolphin Restaurantı denemek isteyenler için: Sandıkçı Sok. No:7 Kaş Merkez, Kaş, Antalya adresi. Telefon numarası ise: +90 242 836 35 38

Kaş'a gidip de akşam yemek yemeyi düşünüyorsanız; İkbal Restaurant'ı da deneyebilirsiniz. Ama hemen belirteyim. Rezervasyonlu çalışıyorlar ve gündüz saat 15 sularında yalnızca 3 adet boş masaları vardı. Ve gündüz mangalları yanık olmuyor :)) İkbal Restauranttaki bir bey bize Dolphin Restaurant'ı tavsiye edip yönlendirdi. Zaten ikisi karşılıklı yerler. İlgilenenler için telefon numarası: +90 242 836 31 93


Bir de Kaş'a gidip de denenmesi gereken bir diğer şey "Yanık Keçi Sütü Dondurması"ymış. Biz de denedik. Resimden de anlaşılacağı gibi azıcık yedik. :)) Ve dondurma fazla yanık olduğundan dolayı biz Kavunlu dondurma ile karışım yaptık. Böylece yanık tadı azaldı. Ve lezzeti mükemmel oldu :)) Biz Nur Pastanesinde yedik dondurmamızı ama sanırım birçok yer yapıyormuş yanık keçi sütü dondurmasını :))


Bu resmi Nur Pastanelerinin facebooktaki hesabından aldım :)) Gördüğüm kadarıyla kendileri bir de motorseverleri buluşturma etkinliklerine evsahipliği de yapıyormuş :))

Kaş'taki kısacık molamızın ardından Kalkan'a geri döndük ve yüzme molamızı burada verdik. Birkaç kişi çok beğenmiş Kalkan'ı ama ben pek sevmedim. Hem denizi güzel değildi -üstelik mis gibi Kaş plajlarını bıraktıktan sonra- hem çok bulanıktı hem de taşlıktı. 1:30 saatlik yüzme molamızın 1 saatini gezerek geçirdik :)) Her ne kadar denizini beğenmesem de Kalkan'dan magnet almayı ihmal etmedim tabii :))


Kalkan'daki yüzme molamızın bitiminin ardından tekrar Fethiye'ye otelimize doğru yol aldık. Akşam yemeğinden sonra hemen duş alıp aşağıya indik. İkinci gece tekrar Hisarönü'ne gitmek ayrı bir problem oldu tabii. İlk gece tur servisiyle gittiğimiz için ikinci gece tur servisini tekrar bize veremiyorlarmış. 15 kişilik bir grup oluşturmuştuk halbuki Hisaönü'ne gitmek isteyenlerden. Eh durum kendi imkanlarınızla gitmek istiyorsanız gidine dönüşünce 8 kişiye düştük. Kişi başı 10'ar lira vererek otel sahibi bize servis ayarladı. 4 kişi böyle gittik. Diğer 4 kişi ise diğer otelde kalan gruptu. Ve diğer otelin sahibi kişi başı 5'er lira karşılığı onları kendi arabasıyla götürmeyi teklif etmiş. Neyse onlar 4 kişi 20 tlye gitti biz 4 kişi 40 tlye. Bu da turun başka bir sorunuydu bence. 5'er lira yakıt koyarak kendi servisimizle de gidebilirdik ya neyse. İkinci gece yani Cumartesi gecesi bu sorunların ardından yine Time Out'a gittik. Alışkın olmadığımızdan yorgunluk ve uykusuzluk ağır bastığı için erken çıkıp Hisarönü'nde gezdik. Ve oradan da magnet aldık :))


Yorgunluk yüzümüzden akıyor şu hale bakın :))

25 Temmuz Pazar günü tekne turumuz vardı :)) Kelebekler Vadisi'nden başlayarak Batık Kent, Soğuk Su, Yeşil Vadi gibi koylarda durarak tekne turumuzu tamamladık :)) 5 koyda durduk ama 5. koyun adını hatırlamıyorum. Zaten denizi çok pis olduğu için girmedik. İyice plaja yanaştıkları için sahilde deniz minareleri toplayarak geçirdik zamanımızı :))

Batık Kent şehri :))


Burası da Batık Kent :)) 


Burası da Kelebekler Vadisi :))

Tekne turumuzu tamamladıktan sonra istikametimizi İzmir'e çevirdik. İzmir'e gelmeden Aydın - Çine'de akşam yemeğimizi yedik. Köfteleri çok güzeldi :)) Tabii kaynak suyu da öyle :)) Yemeğimizin ardından tekrar servisimize binip İzmir'e geri döndük. Saat 2yi geçiyordu eve geldiğimizde :))

Sonuç olarak tur güzel geçti ama tur şirketinden ve otelden kaynaklanan birçok problemle karşılaştık. Açıkçası da bir daha gezi35'i tercih etmeyi düşünmüyoruz şu an için :))

Ve mümkünse en kısa zamanda Ozan'ı tekrar Kaş'a ve Çine'ye köfte yemeye götürmeyi planlıyorum :)))

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Ayvalık - Foça Tatili ve Günün Güzel Haberleri

Bugün bol bol bir şeyler yazasım var ama nedense söz konusu kendi blogum olunca ne yazsam acaba diyorum :)) Foruma, facebooka yazmaktan da fırsat kalmadı açıkçası :pPp

Neyse bugün mutlu geçti :) Sonuçta kim mutlu olmaz ki böyle bir günün sonunda :) Her şeyden önce neredeyse 3 senenin sonunda lise arkadaşlarımla toplantı yapmaya karar verdik :) Tabi tam olamayacağız kimisi şehir dışında okuyor, çalışıyor, kimisi askerde :( Ama sonuçta bugün birkaçıyla yarın da diğerleriyle derken aramızda oluşan o kopuk bağı yeniden kurabileceğiz :) Hem herkes demez mi lisede kurulan arkadaşlıklar kolay kolay bozulmaz diye :) Biz de ince bağları kalınlaştırarak sağlamlaştırıp belki de kopamayacak hale getiririz :))



Günün bir diğer güzel haberi ardında mutsuzluk, özgüven eksikliği, endişe, umutsuzluk, vs. getirse de; Amerika'ya au pair olarak gitmem konusunda ailemi sonunda ikna edebilmiş olmak :)) Sonuçta bir bilgisayar programcısı olarak aileye sunabileceğim parlak bir deneyim ve özgeçmiş dosyam yok :)) Bilgisayarda çocukları için haftalık etkinlik takvimini yapabileceğimiz bir program yazabilirim desem hangi aile beni alır ki :) Ya da çocuğunuz için kişisel bir site :)) Ya da herhangi bir şeylerin programını... Eh malum küçük kuzen de pek yok :D Abim de arabalara düşkünlük gösterip Bay Bekar olmaya karar verdiğinden beri yeğen de yok :)) Doğal olarak gösterebileceğim bir fotoğraf albümü de yok. İşte bu güzel haber ardında bu eklemelerle gelince binbir çeşit duygu yaşatıyor insana.... Ah umarım Los Angeles'ta yaşayan aileler beni ister :)) Ahh şu California sahillerinin güzelliğine bakın :))


 
 Ahh bu arada hafta sonu Ayvalık, Foça gezisi yaptık. Üstteki resim Ayvalık - Artur Güvercin koyundaki tavernanın resmi. Ben buradan denize ilk zamanlar giremiyordum. Siyah siyah yosunlar vardı da :)) Hem biz bu hafta sonu Tilki koyunda girdik denize. Su resmen buz gibiydi :)) Aşağıda da Tilki koyunun resmi var :))



Sonuç olarak hafta sonu çok güzel geçti :) Kesinlikle gidilip görülmesi gezilmesi eğlenilmesi gereken yerler :) Pazar sabahı mükemmel bir waffle + ev yapımı nutella ziyafeti de haftasonu tatilini mükemmelleştirdi :) Tabii berbat sesimle arabada şarkı söyledikçe eğlence konusu olup sonunda şarkı söylemeye küsmem de tatilin maalesef ki olumsuz ve sancılı yanı. Sancılı çünkü duyduğum şarkıya sözleriyle eşlik etmek gibi berbat bir takıntım var. O kadar ki bütün şarkıları -türkçe veya yabancı ki her dil de olabilir- lyrics sitelerini açarak dinlemeye başlıyorum ve şarkı söylemeye tabii belirtmeme gerek var mı??

P.S. : Waffle ve nutella kendi yapımım olup şahsen çok güzellerdi =)

Her ne kadar blogumun ziyaretçisi olmasa da (evet biliyorum popülaritem sıfırın altında maalesef !..) 28 Temmuz'da Foça'da festival varmış. Sırf festival için yarım adayı kiralamışlar :)) İlgilenenlere duyurulur :)

Şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor. Aklıma bir şeyler geldikçe tekrar yazacağımdan eminim :)) Aslında birkaç şiirimi de eklemek isterdim ama fazla detaylı kişilik analizi yapmak mümkün olabileceğinden es geçtim :))

Blogu ilk açış nedenim bol bol yaptığımız yemekleri paylaşmaktı ama yaptıktan sonra fotoğraf çekmeden direk kendimize ziyafet çekip mideye indirdiğimiz için böyle bir olanak da yok :D

Sonuç olarak bu blog galiba benim kişisel günlüğüm olacak :pPp Gerçi yorumlarla falan eğlenceli bir blog da olabilir.

Her neyse... Belki birkaç kişi uğrar.. Bugünlük bu kadar gevezelik yeter :))

Not: halduniplikcioglu nun mükemmel Artur resimleri ile blog daha güzel bir paylaşım yüzü gördü :)) Çok merci kendisine :)

8 Temmuz 2010 Perşembe

İlk Kayıt

Sonunda benim de bir blogum var!

Yuppi!! :))

Uzun uzun düşünmelerin ardından Ozan'la oturup sonunda bir blog açmaya karar verdik. Gerçi o blog olayı kişisel bir şey beni katma dedi ama HER NEYSE :)

Bakalım neler ekleyeceğiz, neler anlatacağız :)

Her şeyden önemlisi sadece iki kişi mi olacağız yoksa gün içinde sayımız artacak mı :)